İş hukukunun temel kavramları, çalışan ve işveren arasındaki ilişkilerin düzenlenmesini sağlayan hukuki ilkeleri içerir. Bu kapsamda, iş hukuku, çalışanların hak ve yükümlülüklerini koruyan düzenlemeleri ve iş yaşamındaki adil rekabeti güvence altına alan kuralları belirler. İş hukuku kapsamında, iş sözleşmesi, tarafların hak ve sorumluluklarını belirleyen temel belgedir.
İş sözleşmesi, çalışan ile işveren arasında kurulan hukuki bağdır ve türleri itibarıyla belirli hak ve yükümlülükleri ortaya koyar. Taraflar açısından, işveren, çalışanların ücret, çalışma saatleri, hakları ve çalışma koşulları konusunda sorumlu iken; çalışanlar, bu koşullara uymak ve görevi ifa etmekle yükümlüdür.
İş hukuku, aynı zamanda, çalışanların haklarının korunmasına yönelik çeşitli hukuki uygulamaları içerir. İşveren ve çalışanların hakları, yasa ve sözleşmelerle güvence altına alınmıştır. Çalışanlar, ücret alım hakkı, fazla mesai ücretleri, tatil ve izin hakları gibi güçlendirilmiş haklara sahiptir. İşverenlerin ise, iş güvenliği, işe uygunluk ve disiplin kuralları gibi sorumlulukları mevcuttur. Bu hak ve yükümlülüklerin ihlali halinde, iş mahkemelerinde davalar açılabilir ve hukuki süreçler işletilir.
İş hukuku alanında düzenlenen davalarda, özellikle iş sözleşmesine aykırılık, fesih işlemleri, ücret alacakları, işe iade talepleri ve kıdem tazminatı gibi konular ön plana çıkar. İş mahkemeleri, çalışan ve işveren arasındaki uyuşmazlıkların çözümünde temel yargı organıdır ve yasal çerçeve içerisinde adil kararlar verir. Davaların açılmasında belirli süreler ve prosedürler bulunmakta olup, iddia ve delillerin doğru sunulması, hakkın korunması açısından büyük önem taşır.
Çalışanlar ve işverenler, hukuki haklarını koruma ve alınan kararların uygulanabilirliğini sağlama adına uzman avukatlar ve danışmanlardan destek alır. Bu destek, dava öncesi ve sonrası stratejilerin geliştirilmesinde, hukuki prosedürlerin doğru takip edilmesinde kritik rol oynar. Ayrıca, iş hukuku alanında uzmanlaşmış avukatların desteğiyle, davalarda başarı oranları artırılır ve hak kayıplarının önüne geçilir. İş hukukunun temel kavramlarının iyi anlaşılması, tarafların hak ve yükümlülüklerini doğru ve etkin biçimde kullanabilmeleri açısından büyük önem taşır.
İş Hukuku Nedir?
İş hukuku, işçi ve işveren arasındaki ilişkileri düzenleyen ve bu ilişkilerin hukuki güvenliğini sağlayan hukuki kurallar bütünüdür. Bu alan, çalışma yaşamında ortaya çıkan hak ve borçları belirlerken, tarafların yükümlülüklerini adil ve eşit biçimde yerine getirmelerini temin etmeye yönelik prensipleri içerir. İş hukuku, genel anlamda çalışma sözleşmelerinin kurulumu, işin niteliği, çalışma koşulları, ücret ödemeleri ve çalışma saatleri gibi temel konuları kapsar. Aynı zamanda, işçi haklarının korunması ve işverenin yükümlülüklerinin belirlenmesi açısından önemli hukuki altyapı sunar.
İş hukukunun temel amacı, taraflar arasındaki dengeyi sağlamak ve çalışma yaşamında adil ve sürdürülebilir ilişkilerin kurulmasını temin etmektir. Bu bağlamda, yasal düzenlemeler ve mevzuat ile işyeri uygulamaları arasında uyum sağlanırken, uyuşmazlık durumlarında ortaya çıkan davalar ve hukuki süreçler da önemli yer tutar.
İş hukuku, sadece sözleşmeler ve karşılıklı haklar değil, aynı zamanda çalışma ortamında oluşabilecek hak kayıplarını önlemek ve tarafların haklarını korumak adına çeşitli hukuki mekanizmalar da geliştirmiştir. Bunlar arasında mahkemeler, arabuluculuk ve danışmanlık hizmetleri bulunur. İş hukuku, gelişen çalışma şartlarına ve toplumun ihtiyaçlarına göre sürekli güncellenen kapsamlı ve uyum sağlayıcı bir hukuk disiplinidir. Bu alanın etkinliği, tarafların haklarını koruması ve adil bir çalışma ortamının oluşması açısından kritik önemdedir.

Ankara İş Hukuku Avukatı 0 545 229 2 505
İş sözleşmesinin tarafları kimlerdir?
İş sözleşmesi, işveren ile çalışan arasında kurulan temel hukuki ilişkidir ve tarafların hak ve yükümlülüklerini belirleyen en önemli belgedir. Bu sözleşme, yazılı veya sözlü olarak yapılabilir; ancak yazılı sözleşmenin tercih edilmesi, tarafların haklarını daha kolay koruyabilmesi açısından önemlidir. İş sözleşmelerinde genellikle işe başlama şartları, işin niteliği, çalışma saatleri, ücret, izinler ve fesih koşulları gibi unsurlar yer alır. Taraflar, bu sözleşme ile birbirlerinin hak ve sorumluluklarını net biçimde belirler ve olası uyuşmazlıklarda referans kaynağı olurlar.
İşveren ve çalışan tarafları, sözleşmeleriyle koruma altına alınmış haklara ve yükümlülüklere sahiptir. İşverenin temel yükümlülükleri arasında çalışanlara belirlenen şartlar altında iş sağlığı ve güvenliği sağlayarak, ücretlerini zamanında ödemek yer alır. Çalışanın ise işe sadakat gösterme, görevlerini yerine getirme ve işyerinde düzen ve disipline uyma sorumlulukları vardır. Sözleşmenin içeriği, tarafların iradesine göre şekillenir ve değişikliklerinde karşı tarafın onayı gerekebilir.
İş sözleşmesinin çeşitli türleri bulunmakla birlikte, sürekli, belirli süreli veya kısmi süreli iş sözleşmeleri en yaygın olanlardır. Sürekli sözleşmeler, belirsiz süreli olup tarafların uzun vadeli ilişkinin devamını hedeflerken, belirli süreli sözleşmeler belirli bir işi veya süreyi kapsar ve süresi dolduğunda sona erer. Ayrıca, çağdaş iş hukukunda esnek çalışma biçimleri ve geçici sözleşmeler de çeşitli durumlar için uygulamaya konulmuştur.
Taraflar arasında olası uyuşmazlıklarda, iş mahkemelerinde dava açma hakkı doğar. Bu noktada, iş sözleşmesinin ihlali, ücret alacakları, fesih sebepleri veya hak kayıplarına ilişkin uyuşmazlıklar söz konusu olabilir. İş hukuku açısından, tarafların hak ve menfaatlerini korumak üzere, uygun dava stratejileri geliştirilerek, delillerle desteklenmiş iddialar ileri sürülür. İş sözleşmesi ve taraflar arasındaki ilişkiler, hukuki düzenlemeler ve yargı kararları ışığında sürekli evrilen bir alan oluşturmaktadır.
İşveren ve Çalışan Hakları Nelerdir?
İşveren ve çalışan hakları, iş sözleşmesiyle belirlenen yükümlülüklerin yanı sıra anayasal ve yasal düzenlemeler kapsamında korunmaktadır. İşverenler, işyerinde düzeni sağlamak, çalışanların hak ve menfaatlerini gözetmekle yükümlüdür. Bu bağlamda, işçilere iş güvencesi, ücrete erişim, çalışma şartları ve sosyal haklar gibi temel haklar tanınmıştır.
Çalışanlar ise, işverenin kurallarına uygun çalışma hakkına sahip olmakla birlikte, fazla mesai, güvenli çalışma ortamı ve disiplin cezaları gibi konularda yasal sınırlar içinde hak talebinde bulunabilir. Özellikle, iş hukuku kapsamında çalışanların iş güvencesi ve ücret alım hakları kritik öneme sahiptir. Çalışanların işten çıkarılması durumda kıdem tazminatı hakkı doğar ve bu ücret, iş sözleşmesinin sona erme sebebi ve kıdeme göre belirlenir. Ayrıca, iş kazası veya meslek hastalığı gibi durumlarda mağdur çalışanlar, maddi ve manevi tazminat haklarını kullanabilirler.
İşverenler de, bu haklar karşısında yasal yükümlülükleri yerine getirmek ve çalışanların güvenliğini sağlamak zorundadır. İş hukukunun uygulamada etkinliği, tarafların hak ve yükümlülüklerinin net bir şekilde belirlenmesine bağlıdır. Bu noktada, avukat ve danışmanlık hizmetleri, hakların korunması ve doğru hukuki yolun seçilmesi açısından büyük önem taşır. Çalışanların haklarının savunulması veya işverenlerin yasal yükümlülüklerini yerine getirmesi sürecinde uzman danışmanlar, süreçlerin doğru yönetilmesine katkıda bulunur. Dolayısıyla, işveren ve çalışanlar arasındaki hukuki ilişkinin sağlıklı ve adil bir zeminde yürütülebilmesi, hukuk alanındaki uzmanlık ve profesyonel destek ile mümkün olmaktadır.
İş Mahkemesi Davaları ve Hukuki Çerçeve
İş mahkemesi davaları, iş ilişkilerinde ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümlenmesinde önemli bir hukuki mekanizma olmaktadır. Bu davalar, işçi ve işveren arasındaki hak ve yükümlülüklerin belirlenmesi, ihlal edilen hakların giderilmesi amacıyla açılır. Hukuki çerçevede, İş Mahkemeleri, özellikle İş Kanunu, İşçilik Alacakları ve İş Sağlığı Güvenliği Kanunu gibi yasal düzenlemelerle yetkilendirilmiştir. İş mahkemelerine başvuru şartları arasında, tarafların iş akdine ilişkin temel hak ve yükümlülükleri doğrudan ilgilendiren uyuşmazlıkların varlığı bulunmaktadır. Ayrıca, davalarda ileri sürülen iddia ve deliller net bir biçimde belirlenmeli, taraflar bu doğrultuda mahkemeye sunum yapmalıdır.
İş mahkemesi davalarında, talep edilen konular genellikle kıdem tazminatı, işe iade, ücret alacakları ve iş sağlığı güvenliği gibi alanlarda yoğunlaşmaktadır. Davanın açılabilmesi için, işe iade taleplerinde, işten çıkarma işleminden itibaren belirli süreler içinde mahkemeye başvurulması gerekir. Kanıt olarak ise sözleşmeler, ücret bordroları, tanık ifadeleri ve işverenin tutanakları kullanılabilir. Mahkeme süreçleri, uzman bilirkişi raporlarıyla desteklenerek konuların objektif ve adil şekilde değerlendirilmesini sağlar.
Hukuki çerçevede, İş Mahkemeleri’nin kararları, tarafların haklarını koruyacak şekilde öngörülen mevzuata uygun biçimde verilmekte olup, yargı kararları sonunda taraflar tahkim veya uzlaştırma yöntemlerine de yönlendirilerek, sürecin daha hızlı ve uyumlu bir şekilde sonuçlanması amaçlanır. Bu nedenle, iş mahkemesi süreçlerinde, özellikle uzman bir avukatın hukuki danışmanlığı, hakların etkin korunması ve davaların doğru yönetilmesi açısından hayati önem taşır.
İş Mahkemelerine Başvuru Nasıl Yapılır?
Türkiye’de iş mahkemelerine başvuru şartları, iş hukukunda uyuşmazlıkların çözümünde önemli bir aşamayı oluşturur. Bu şartlar, tarafların yasal haklarına uygun ve dava açmaya yetkili olduklarını gösteren temel unsurları içermektedir. İlk olarak, davanın konusu iş ilişkisine ilişkin olması gerekmektedir. İş kazası, ücret alacağı, kıdem tazminatı veya fesih işlemlerine yönelik hak ihlalleri gibi iş akdine bağlı veya iş ilişkisinden doğan durumlar bu kapsamda değerlendirilir. Ayrıca, tarafların iş ilişkisinin geçerli ve aktif olması gerekir; yani, iş sözleşmesinin yürürlükte olması veya iş ilişkisine dair hak ve alacakların varlığı söz konusudur.
Başvuruda bulunacak kişi veya kurumun, iş mahkemesi yetkisine sahip olduğunu kanıtlaması önemlidir. İş mahkemeleri, çalışma ilişkisinden doğan uyuşmazlıklarda uzmanlık ve yetki açısından diğer mahkemelerden ayrılır. Bu nedenle, mahkemenin yetki alanına giren uyuşmazlıkların, uygun mahkemeye yapılması şarttır. Ayrıca, genellikle uyuşmazlıklar için belirli süreler öngörülmüş olup, bunların geçirilmemesi gerekir. İş davaları, hak düşürücü süreler dahilinde dilekçe verilerek açılır; aksi takdirde, davanın reddedilmesi söz konusu olabilir.
Davalı tarafın, yani işveren veya çalışanın, dava dilekçesine ek olarak delil ve belgelerini sunması, hukuki sürecin takibi açısından önem taşır. İş hukuku özelinde, delil toplama ve sunma işlemleri, iş mahkemelerince titizlikle değerlendirilir. Bu bağlamda, tanık beyanları, sözleşmeler, ücret bordroları ve işyeri kayıtları gibi belgeler, hakların kanıtlanması açısından büyük rol oynar. Aynı zamanda, yasal sürelere uyulması, ilgili yasal düzenlemeler ve usul kurallarına riayet edilmesi başvurunun kabulünde belirleyici niteliktedir. Tüm bu şartların yerine getirilmesi, adil ve hukuka uygun bir yargı sürecinin başlaması için temel şartları oluşturmaktadır.
İş Mahkemesi Davalarında İddia ve Deliller Nelerdir?
İş mahkemesi davalarında iddia ve delillerin belirlenmesi, davanın sonucunu doğrudan etkileyen kritik unsurlardır. Davacının iddiasını ortaya koyarken, iş sözleşmesinden kaynaklanan hak veya borç ilişkisini net biçimde ifade etmesi gerekir. Bu noktada, hak talebinin dayanaklarını ve dayanak göstergelerini açıkça belirtmek, davanın ilerleyişi açısından önem taşır. Ayrıca, iddianın doğruluğunu destekleyen delillerin toplanması ve düzenlenmesi de büyük önem arz eder.
Deliller, genel olarak tanık beyanları, yazılı belgeler, raporlar ve diğer kanıt araçlarından oluşur. Tanık ifadeleri, olayın gerçekliğini ortaya koymaya yardımcı olurken, yazılı belgeler ise sözleşmeler, iletişim kayıtları veya resmi tutanaklar gibi somut kanıtlar sağlar. Bu delillerin hukuki değeri ve uygunluğu, mahkeme tarafından değerlendirilir. İddia ve delillerin sunumu sırasında, tarafların hukuki kurallara uygun hareket etmesi ve delil kurallarını dikkate alması gerekir.
Özellikle, delil sunumunun zamanında yapılması, tarafların savunma özgürlüğünü kullanabilmesi açısından önemlidir. Mahkeme, sunulan deliller üzerinden olguları araştırır ve iddianın kazanıp kazanmayacağına karar verir. Bu nedenle, davanın seyrini belirleyecek olan bu unsurların titizlikle hazırlanması ve usulüne uygun biçimde sunulması, davanın başarı şansını artırır. Dolayısıyla, iş mahkemelerinde yürütülen davalarda iddia ve delillerin doğru ve kapsamlı bir şekilde belirlenmesi, adil bir kararın alınabilmesi için temel unsurdur.
İşe İade Davaları Avukaat ve Danışmanlık Hizmetleri
İşe iade ve danışmanlık hizmetleri, iş hukukunda çalışanların haklarını koruma noktasında önemli bir yer tutar. İşten haksız şekilde çıkarılan ya da çıkış sürecinde sorunlar yaşayan çalışanlar, işe iade talebinde bulunabilirler. Bu süreçte, öncelikle işçinin işten çıkarılma kararına itiraz etmesi ve İş Kanunu doğrultusunda yasal süreler içinde işe iade talebinde bulunması gerekmektedir. İşe iade davalarında temel usul, işçinin işvereni aleyhine açtığı davanın işe iade talebine yönelik olmasıdır. Mahkeme, yapılan başvuruyu inceleyerek, işçinin işe iadesinin hukuka uygun olup olmadığını belirler.
Danışmanlık hizmetleri ise, sürecin her aşamasında işveren veya işçi açısından rehberlik sağlar. Avukatlar, dosyanın hukuki durumunu analiz eder, olası hukuki riskleri belirler ve uygun stratejiler geliştirilir. İş mahkemelerine başvuru aşamasında, dava dilekçesinin hazırlanması, gerekli delillerin toplanması ve yasal sürelerin takibi gibi işlemler, uzman danışmanlık hizmetiyle sorunsuz yürütülür. İşe iade davalarında, işe iade kararının alınabilmesi için işçinin haklarının detaylı biçimde savunulması, yasal prosedürlerin doğru uygulanması ve mahkeme sürecinde etkin temsil sağlanması oldukça önemlidir.
Avukatlar, özellikle işe iade taleplerinde sadece hukuki temsil değil, aynı zamanda alternatif çözüm yolları olarak uzlaşma görüşmelerine de katılırlar. Bu süreçte, taraflar arasındaki iletişimi yönlendirmede ve uyuşmazlığı çözmede önemli rol oynarlar. Ayrıca, işe iade edilemeyen durumlarda tazminat taleplerinin de hukuka uygun şekilde değerlendirilmesi ve gereken işlemlerin takip edilmesi uzmanlığını gerektirir. Böylece, çalışanların ve işverenlerin hak ve menfaatleri korunurken, sürecin hukuki ve resmi gerekliliklere uygun ilerlemesi sağlanır.
Sonuç olarak, işe iade ve danışmanlık hizmetleri, iş hukukundaki karmaşık süreçlerde hukuki güvencenin sağlanması ve hakların etkin korunması açısından vazgeçilmez bir unsurdur. Bu hizmetler, sadece mahkeme sürecinde değil, dava öncesi ve sonrası bütün aşamalarda önemli rol oynar ve profesyonel hukuki destekle sorunların hızlı ve adil bir şekilde çözümlenmesine katkı sağlar.
İşe İade Davası Nedir, Nasıl Açılır?
İşe iade davalarının temel prensipleri, iş hukuku bünyesinde önemli bir yer tutar ve bu süreçte hakimiyet, adil yargılama ve tarafların haklarının korunması esas alınır. İşçi ve işveren arasındaki uyuşmazlıklarda, işe iade talebinde bulunan işçinin davayı açmadan önceki haklı fesih iddiasını belgelemeleri ve iş sözleşmesinin feshedilme gerekçelerini açıkça ortaya koymaları gerekmektedir. Davanın kabul edilmesi halinde, mahkeme genellikle işçinin işe iadesini veya maddi tazminat ödemesini uygun görür. Burada, davanın hukuki dayanakları, delillerin uygunluğu ve usul kurallarına riayet önem kazanır.
Çalışanın işe iade talebi, belirli yasal süreler içinde yapılmalıdır; aksi takdirde hak kaybı söz konusu olur. İşveren, işçinin işe iadesine karşı çıkabilir veya tazminat ödemeyi tercih edebilir. Bu noktada, temel ilkelerden biri, ihtilafların yargıya taşınması öncesinde taraflar arasında arabuluculuk veya alternatif çözüm yollarının kullanılmasıdır. Mahkeme kararları, tarafların menfaate uygun dengeyi gözeterek ve objektif değerlendirmelerle verilmelidir. Ayrıca, işe iade davalarında, işçinin defteri, yazışmaları ve tanık ifadeleri gibi delillerin toplanması ve sunulması usul açısından kritik önem taşır.
İşe iade taleplerinde genel ilkeler doğrultusunda, tarafların yasal haklarına saygı gösterilmesi ve adil yargılanma hakkının teminat altına alınması esas alınır. Hak kaybını engellemek adına, davanın süreleri, delillerin değerlendirilmesi ve mahkemeye sunulması aşamalarında dikkatli olunmalıdır. Bu süreçte, uzman bir iş hukuku avukatının rehberliği, yasal prosedürlerin doğru izlenmesine ve hukuki gerekçelerin sağlamlaştırılmasına katkı sağlar. Sonuç olarak, işe iade davalarının temel prensipleri, hukuka uygunluk, delil bütünlüğü, tarafların haklarının korunması ve hukuki sürecin şeffaf bir biçimde yürütülmesini sağlar; böylece adil bir kararın ortaya çıkmasına zemin hazırlar.
İşe İade İçin Başvuru Süreci Nası İşler?
İşe iade talebinde bulunan çalışanların, yasal süreler içinde İş Mahkemesine başvurması büyük önem taşımaktadır. İş sözleşmesinin sona erdirilmesinden sonra veya haklı fesih iddialarına karşılık, çalışanlar genellikle en geç 30 gün içinde işe iade talebini içeren dava açmalıdır. Bu sürelerin geçmesi, talebin hukuken kabul edilmemesine neden olabilir. Başvuru süreci öncesinde, çalışanların öncelikle işverenle uzlaşmaya gitmesi veya arabuluculuk yollarını kullanması mümkündür. Ancak, anlaşmazlık çözümlenemediğinde, çalışanlar İş Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmalıdır. İş mahkemesi, başvurunun kabul edilip edilmemesiyle ilgili ilk incelemede, başvuru dilekçesinin yasal şartlara uygun olup olmadığını değerlendirir.
Başvurunun kabul edilmesi halinde, işlem bu aşamadan sonra dava sürecine geçer. Çalışanın haklarını koruyabilmesi adına, işe iade talebini destekleyecek delil ve belgeleri hazırlaması gerekir. Bu belgeler arasında iş sözleşmesi, fesih bildirimi, tanık ifadeleri ve diğer ilgili dokümanlar bulunabilir. Mahkeme, tarafların beyanlarını, delil sunumlarını ve duruşma sırasında yapılan açıklamaları dikkate alarak karar verir. Mahkemenin kararı genellikle yazılı olmakta olup, işe iade edilmesine karar verilirse, belirli süreler içinde bu karara uyulması gerekmektedir. Ayrıca, kararın ihlali durumunda, taraflar ilave hukuki yollara başvurabilir veya uygulamada karşılaşılabilecek gecikmeleri göz önünde bulundurabilir.
İşe iade talebinde bulunan çalışanların, haklarını etkin koruyabilmeleri adına, uzman bir iş hukuku avukatından danışmanlık almaları ve dava sürecine hakim bir şekilde hazırlanması önerilir. Bu süreçte, sadece hukuki belgelerin hazırlanması değil, aynı zamanda dava stratejilerinin belirlenmesi ve delil yönetiminin de titizlikle yapılması büyük önem taşımaktadır. Sonuç olarak, işe iade başvuruları, yasal çerçevede ve belirlenen süreler içerisinde doğru prosedürlerin takip edilmesiyle başarı şansını artıracaktır.
İşe İade Davası Avukatlık ve Danışmanlık Strateji Nedir?
Avukatlık ve danışmanlık hizmetleri, iş hukuku alanında çalışanların hak ve yükümlülüklerini doğru ve etkin şekilde koruyabilmeleri için temel unsurlardan biridir. İş hukuku süreçlerinde uzman avukatlar, tarafların haklarını detaylı biçimde analiz eder, mevzuata uygun çözümler üretir ve mahkeme veya diğer çözüm yollarında temsil sağlar. Ayrıca, işçi ve işverenlerin ihtiyaçlarına göre hukuki danışmanlık hizmetleri sunarak, olası hukuki riskleri önceden belirleyip, bu doğrultuda stratejiler geliştirilmesine imkan tanır.
İşe iade, kıdem tazminatı veya iş kazası gibi spesifik hukuki meselelerde, uzman avukatlar, müvekkillerin haklarını en uygun şekilde savunur ve süreç yönetimini yürütür. Temel olarak, avukatlar dava öncesi hazırlık, delil toplama, duruşmalara katılım ve karar aşamasındaki hukuki değerlendirmeleri üstlenir. Bu süreçte, danışmanlık hizmetleri hem iş ilişkilerinin yapısal sorunlarının çözümüne katkı sağlar hem de uyuşmazlıkların hukuki zeminde, mümkünse mahkeme dışı yollarla çözülmesine destek olur. İş hukukunda uzman avukatların rolü, hukuki karmaşıkların doğru anlaşılması ve müvekkil lehine en uygun kararlara ulaşılmasında kritik öneme sahiptir. Ayrıca, uzmanlar, süreçlerin yasal çerçevede yürütülmesini sağlayarak, tarafların hak kaybı yaşamadan en güvenli sonucu elde etmelerine katkıda bulunur. Bu nedenle, iş hukukunun karmaşık ve sürekli değişen mevzuatı karşısında profesyonel avukat ve danışmanlık hizmetlerine başvurmak, işveren ve çalışanların hak güvenliğini teminat altına aldırması açısından büyük önem taşır.
Kıdem Tazminatı Davası Avukat ve Hukuki Danışmanlık Nedir?
Kıdem tazminatı, işçinin belirli kıdeme ulaştıktan sonra işten çıkarılması veya istifa etmesi durumunda hak ettiği yasal bir tazminattır. İş Kanunu’na göre, en az bir yıl çalışan işçiye kıdem tazminatı ödenmesi zorunludur ve bu tutar, işçinin brüt ücretinin bir aylık kısmını aşmamak kaydıyla hesaplanır. Kıdem tazminatının belirlenmesinde çalışan süresi, ücret miktarı ve diğer kıstaslar dikkate alınır. Bu nedenle, çalışanlar ve işverenler arasında tartışmalara yol açan çeşitli durumlar ortaya çıkabilir. Bu noktada hukuki danışmanlık, haklar ve yükümlülükler konusunda doğru bilgi sağlayarak süreçlerin sağlıklı işlemesini sağlar.
Kıdem tazminatı davalarında başarı için stratejiler geliştirmek önemlidir. İşçinin haklı nedenlerle işten ayrılması veya haksız fesih durumları öncelikli konular olup, mahkeme aşamasında delillerin doğru sunulması ve yasal mevzuata uygunluk sağlanması gereklidir. Bu noktada deneyimli bir avukatın danışmanlığı, hem hukuki süreçlerin doğru yönetilmesini hem de olası risklerin minimize edilmesini sağlar. Avukat, taraflar arasındaki sözleşmenin incelenmesi, ödeme hesaplamalarının doğruluğunun teyidi ve mahkeme sürecinde temsil gibi hizmetler sunar.
Hukuki danışmanlık sürecinde, ilk aşamada detaylı bir analiz yapılır ve gerekirse uzlaşı yollarına başvurulur. Mahkeme sürecine kadar olan süreçte, tüm belge ve delillerin hazırlanması, karşı tarafın iddialarına cevap verilmesi ve uygun stratejilerin belirlenmesi temel görevler arasındadır. Ayrıca, kıdem tazminatı ödemelerinde oluşabilecek anlaşmazlıklar veya uygulama hataları durumunda hukuki destek alınması, hakların korunması açısından büyük önem taşır. Bu nedenle, hem çalışanlar hem de işverenler için uzman bir avukatın rehberliği, sürecin sağlıklı ve adil bir biçimde tamamlanmasında kritik bir rol oynar.
Kıdem Tazminatı Nedir ve Tazminat Nasıl Belirlenir?
Kıdem tazminatı, işçinin belirli şartlar altında çalıştığı iş yerinden ayrılırken hak ettiği kıdeme bağlı bir tazminattır. Bu hak, İş Kanunu kapsamında düzenlenmiş olup, işçinin çalıştığı süre boyunca edindiği kıdemin karşılığıdır ve işten ayrılma halinde ödenir. Kıdem tazminatının belirlenmesi, temel olarak çalışılan süre, ücret ve kıdeme göre hesaplanır.
İşçinin son brüt ücreti, günlük olarak bölünüp, toplam çalışma süresiyle çarpılarak bulunur. Ayrıca, kıdem tazminatı tutarına çeşitli ödeme kalemleri eklenebilir veya indirimler yapılabilir; örneğin, bazı durumlarda işçinin kendi kusuru veya iş sözleşmesinde öngörülen özel şartlar bu tutarı etkileyebilir. Tazminat tutarının belirlenmesi sırasında, işyerinin ve işçinin sağlık durumları, toplu iş sözleşmesi hükümleri ve mahkeme kararları dikkate alınır.
Bu süreçte, uzman bir avukatın danışmanlığı, doğru hesaplamalar yapılarak hakların korunması açısından büyük önem taşır. Ayrıca, kıdem tazminatının hesaplanması ve ödenmesine ilişkin hukuki düzenlemeler ve uygulamalar, tarafların hak ve yükümlülüklerini net biçimde ortaya koymakta olup, ortaya çıkabilecek anlaşmazlıklarda hukuki destek almak, zorlu süreçlerin aşılmasında avantaj sağlar. Bu nedenle, kıdem tazminatı ile ilgili hususlarda uzman görüşü almak, hem işçilerin hem de işverenlerin haklarını koruma adına önemli bir adımdır.
Kıdem Tazminatı Dava Süreci Nasıl İşler?
Kıdem tazminatı davalarında strateji belirlerken, öncelikle davanın temel dayanaklarını ve hukuki çerçevesini titizlikle analiz etmek önemlidir. İşlevsel bir strateji oluşturmada, çalışan lehine olabilecek delillerin toplanması ve değerlendirilmesi kritik rol oynar. Bu noktada, kıdem tazminatının hesaplanmasında kullanılabilecek belge ve bilgiler dikkatlice incelenmeli, eksiksizlik ve doğruluk sağlayacak şekilde delil dosyası hazırlanmalıdır. Ayrıca, kıdem süresinin doğru tespiti ve yıllık artırımların hesaplanması sırasında mevzuatta öngörülen hükümlere özellikle dikkat edilmelidir.
Stratejide, davanın ilk aşamasında işten ayrılış nedenleri ve gerekçelerin net biçimde ortaya konması, işverenin savunma hattını zayıflatabilir. Aynı zamanda, kıdem tazminatı alacağının objektif olarak kanıtlanmasında, kıdem süresinin kesinliği ve ödenmesi gereken tutar konusunda detaylı hesaplamalar yapılmalıdır. Bu süreçte, farklı ücret kalemlerinin dikkate alınması ve hukuki mevzuatta öngörülen sınırlar göz önünde bulundurulmalıdır.
İddia ve delillerin sunumu sırasında, uzman bilirkişi raporlarına başvurmak veya mali hesaplamalara dayalı sunumlar hazırlamak, davanın lehine sonuçlanma şansını artırabilir. Ayrıca, uzlaşma imkanlarını değerlendirmek ve gerektiğinde alternative çözüm yollarına yönelmek, zaman ve maliyet açısından avantaj sağlar.
Kıdem tazminatı davasında, hukuki yetkinlik ve strateji uyumu kritik önemdedir. Avukatın, mevzuattaki değişiklikler ve yargı içtihatlarını yakından takip ederek, uygun hukuki argümanlar geliştirmesi ve bu argümanları dava boyunca etkin biçimde kullanması, başarı şansını yükseltir. Dolayısıyla, güçlü bir hukuki strateji ve doğru delil kullanımıyla, kıdem tazminatı talebinin avantajlı ve doğru sonuca ulaşması sağlanabilir.
Kıdem Tazminatı Davası Avukat ve Danışmanlık Stratejisi Nedir?
Avukat danışmanlığı süreci, iş hukukunda uyuşmazlıkların çözümünde önemli bir rol oynamaktadır. Bu süreç, öncelikle müvekkilin talep ve ihtiyaçlarının detaylı biçimde analiz edilmesiyle başlar. Avukat, müvekkilinin durumunu objektif bir şekilde değerlendirerek, mevcut hukuki çerçevede en uygun çözüm yollarını belirler. Sonrasında, davanın ya da uyuşmazlığın niteliğine uygun stratejiler geliştirilir. Bu aşamada, delil toplama, belge inceleme ve taraflar arasındaki iletişimin sağlanması gibi adımlar öne çıkar.
Danışmanlık sürecinde avukat, müvekkiline hukuki hak ve yükümlülükleri hakkında kapsamlı bilgi verir. Ayrıca, ihtilafların yasal yollarla çözümünde kullanılabilecek en etkili yöntemleri önerir. Özellikle iş hukukunda sıklıkla karşılaşılan, işe iade, kıdem tazminatı veya iş kazası gibi konularda, müvekkilin haklarını en iyi şekilde koruma amacı güdülür. Bu noktada, müvekkilin finansal ve hukuki durumuna uygun seçenekler sunularak, risklerin minimize edilmesi sağlanır.
Avukatın danışmanlık hizmetleri, sözleşmelerin hazırlanması, taraflar arasındaki iletişimin koordine edilmesi ve yasal süreçlerin yönetimini içerir. Sürece hakimiyet, müvekkilin hak ve menfaatlerinin korunabilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Ayrıca, süreç boyunca ortaya çıkabilecek hukuki sorunlara hızlı ve etkili çözümler sunmak, avukatın temel görevlerindendir. Bu kapsamda, avukatın deneyimi ve uzmanlığı, uyuşmazlıkların özgün koşullarına uygun özel çözümler geliştirilmesine imkan tanır.
Sonuç olarak, avukat danışmanlığı, iş hukukunda hem tarafların haklarını güvence altına almak hem de uyuşmazlıkların daha verimli ve uzlaşmacı yollarla çözülmesini sağlamak açısından vazgeçilmez bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu süreç, hukuki bilgi ve tecrübeyle şekillenir ve her aşamada müvekkilin en iyi çıkarlarının gözetilmesini hedefler.
İş Kazası ve Meslek Hastalığı Davaları Nedir?
İş kazası ve meslek hastalığı hukuku, çalışanların sağlığını koruma ve iş kazası sonucunda ortaya çıkan hukuki uyuşmazlıkların çözümüne odaklanan önemli bir alanıdır. İş kazası, işyerinde gerçekleşen ve çalışanların geçici veya kalıcı sağlık sorunlarına yol açan olaylar olarak tanımlanır. Bu durumda, öncelikle olayın işverence bildirilmesi ve Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirim yapılması zorunludur. İş kazası signal ve tazminat şartlarının yerine getirilmesi, ilgili mevzuata göre belirlenir. İş kazası sonucu iş göremezliğe sebep olan durumlarda, çalışanlar maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabilir. Bu noktada, işverenin güvenlik önlemleri alma yükümlülüğü ve sağlık raporlarının düzenlenmesi önem arz eder.
Meslek hastalığı ise, belirli meslek gruplarında devamlı olarak maruz kalınan zararlı maddeler veya koşullar nedeniyle ortaya çıkan sağlık sorunlarını ifade eder. Meslek hastalığı iddiasında bulunan çalışanlar, hastalıklarının mesleki nedenlere dayandığını ispatlamakla yükümlüdür. Bu süreçte, tıbbi raporlar ve tanık beyanları gibi deliller dikkate alınır. İş kazası ve meslek hastalığı davalarında, çalışanların haklarını korumak üzere avukat danışmanlığı ve hukuki destek alınması büyük önem taşır. Bu destek, usul işlemlerinin doğru yürütülmesi, tazminat talebinin etkin şekilde karşılanması ve mevzuata uygun hareket edilmesi açısından kritiktir. Ayrıca, iş güvenliği ve sağlık önlemlerinin artırılmasıyla iş kazalarının ve meslek hastalıklarının önlenmesine de katkı sağlanabilir. Dolayısıyla, bu alanlarda uzmanlaşmış avukatlar ve danışmanlar, hem riskleri minimize etme hem de yaşanan hukuki süreçleri etkin yönetme konusunda çalışanlara önemli avantajlar sunar.
İş Kazası Bildirimi ve Tazminat Şartları Nelerdir?
İş kazası bildirimi, çalışanların iş sırasında veya iş sebebiyle meydana gelen olayları ilgili makamlara zamanında ve doğru şekilde iletmelerini gerektirir. Bu bildirim, genellikle iş yerinin sağlık ve güvenlik birimleri veya Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılır. İş kazasının tespiti ve kaydı, kazanın niteliğine ve oluş şekline göre farklılık gösterebilir. Çalışanın kazayı kendisinin veya işverenin bildirmemesi halinde yasal sorumluluklar doğabilir ve tazminat talepleri engellenebilir. İş kazası bildiriminde, olayın tarih ve saati, gerçekleşen olayın detayları, kazazedenin durumu ve alınan ilk tedbirler raporlanmalıdır. Ayrıca, kaza sonrası uygun tıbbi müdahale ve raporların düzenlenmesi önemlidir.
Tazminat şartları ise, iş kazası sonucu zarar gören çalışanın maddi ve manevi kayıplarını karşılamayı amaçlar. İş kazası nedeniyle maddi zararlar; tedavi giderleri, iş göremezlik süresince ödenen gelir kaybı ve sürekli işgücü kayıplarını kapsar. Manevi tazminat ise, çalışanın yaşadığı psikolojik ve bedensel sıkıntıların giderilmesine yöneliktir. Tazminat ödemeleri, işverenin kusuruna veya işyerindeki güvenlik önlemlerine göre değişkenlik gösterebilir.
İş kazası tazminatının şartlarını sağlamak için, kazanın yasal tanımı kapsamında belirlenen kriterlere uyulması gerekir. Bunlar arasında, olayın iş sırasında meydana gelmiş olması, kaza ile çalışanın uğradığı zarar arasında nedensellik ilişkisi bulunması ve kazanın rastgele veya ihmal sonucu olmaması gerekir. Ayrıca, kazayı bildirmeyen veya uygun raporları hazırlamayan çalışanlar veya işverenler, tazminat talebinde sorun yaşayabilir. İş kazası nedeniyle açılacak davalarda, olayın detaylarına ilişkin delillerin toplanması ve uzman bilirkişi raporlarının alınması gerekebilir.
Bu süreçlerde avukat danışmanlığı, hukuki hakların korunması ve sürecin doğru yönetilmesi açısından büyük önem taşır. İş kazası bildirimi ve tazminat şartları, iş hukuku kapsamında çalışanların güvenliğinin sağlanması ve haklarının korunması için temel unsurlardandır.
İş Kazası – İş Güvenliği, İşverenin Sorumluluğu Nedir?
Genel sağlık ve güvenlik tedbirleri, işyerlerinde çalışanların fiziksel ve ruhsal bütünlüğünü korumak amacıyla alınan en temel önlemleri içermektedir. İşverenler, çalışanların sağlıklarını tehlikeye atabilecek herhangi bir riskin önlenmesi için gerekli altyapıyı sağlar ve mevzuatın öngördüğü tedbirleri yerine getirmekle yükümlüdür. Bu kapsamda, iş yerinde uygun ve güvenli çalışma ortamlarının oluşturulması, uygun ekipman ve donanımın sağlanması, kişisel koruyucu ekipmanların temini ve kullanımı zorunludur. Ayrıca, tehlike ve risk değerlendirmeleri düzenli olarak yapılmalı, riskli alanlar belirlenip gerekli uyarı ve işaretlemeleri yapılmalıdır.
İş sağlığı ve güvenliği mevzuatına uygun hareket edilmesi, çalışanların sağlık ve güvenliklerini korurken, olası iş kazası ve meslek hastalıklarının önüne geçerek hukuki sorumlulukların doğmasını engellemektedir. Bu nedenle, işverenlerin sorumlulukları arasında, çalışanlara düzenli eğitim ve bilgilendirme sağlamak, acil durum planları hazırlamak ve iş yerinde denetim ve gözetimi etkin bir şekilde organize etmek yer alır. Bunun yanı sıra, çalışanların da kendi güvenlikleri açısından uyarılara uyması ve güvenlik kurallarına riayet etmesi büyük önem taşır.

İşe İade Davası Nasıl Açılır 2025? İş Hukuku ve İş Mahkemesi Davaları
İş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin eksiksiz uygulanması, işyerinde sağlıklı ve güvenli bir çalışma ortamı oluşturulmasında temel unsurlardan biridir. Aksi takdirde, iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucunda maddi ve manevi zararlar doğabilir, bu da hem çalışanların yaşam kalitesini olumsuz etkiler hem de işveren açısından hukuki sorumluluk doğurabilir. Bu nedenle, tüm tarafların bu konuda bilinçli hareket etmesi ve mevzuata uygun düzenlemeleri titizlikle gerçekleştirmesi, iş güvenliği kültürünün yerleşmesi adına hayati öneme sahiptir.
İş Hukuku Avukatı ve Danışmanlığı Nedir?
5.3. Avukat Danışmanlığı ile Dava Yönetimi, iş hukukunda önemli bir yer tutar ve müvekkil haklarının etkin korunmasını sağlar. Bu süreçte, avukatların görevi, davanın başlangıcından sonuçlanmasına kadar geçen tüm aşamalarda hukuki destek sunmaktır. İlk olarak, müvekkilin durumu detaylı şekilde analiz edilerek, davanın yürütülebilmesi için gerekli hukuki sebepler ve deliller belirlenir. Bu aşamada, tanık beyanları, belge ve yazışmalar gibi kullanışlı deliller titizlikle incelenir ve dava dosyasına eklenir.
Dava sürecinde, avukatlar, mahkemeye sunulan dilekçeler ve savunmalar aracılığıyla müvekkilin haklarını en iyi şekilde temsil eder. Ayrıca, karşı tarafın iddialarına karşılık verilirken, hukuki argümanlar güçlü biçimde geliştirilir ve olası itirazlar öngörülerek hazırlık yapılır. Bu aşamada, iletişim ve müzakere becerileri de aktif olarak devreye girer; böylece deliller ve hukuki meseleler doğrultusunda mümkün olan en uygun çözüm yolları aranır.
Dava yönetiminin yanı sıra, avukatlar, müvekkilin ekonomik ve stratejik çıkarlarını gözeterek dava süreçlerini planlar. Gerek görülürse uzlaşma veya arabuluculuk gibi alternatif çözüm yollarına yönlendirilir. Bu tür yaklaşımlar, mahkeme süreçlerinin zaman ve maliyet açısından avantaj sağlamasına imkan tanır. Davanın takibi sırasında, düzenli olarak mahkemeden gelen kararlar ve talepler dikkatle takip edilir, gerekirse ek delil veya beyanat hazırlanır.
Son olarak, dava sonucu açıklandıktan sonra, hüküm doğrultusunda gerek tahkim veya istinaf süreçleri, gerekse uygulamalı işlemler gerçekleştirilir. Bu kapsamda, avukatlar, müvekkil lehine en uygun sonucu almak adına, hukuki bilgi ve tecrübelerini etkin biçimde kullanarak, dava süreçlerinin her aşamasını profesyonel bir yönetim içinde yürütür. Böylece, hukuka uygun ve sonuç odaklı bir temsil sağlanmış olur.
Arabulucuk Avukat ve Danışmanlığı
Arabuluculuk süreci, iş hukuku alanında taraflar arasındaki uyuşmazlıkların çözümlenmesinde etkili ve tercih edilen alternatif çözüm yöntemlerinden biridir. Türkiye’de Arabuluculuk Kanunu ile yasal zemini belirlenen bu mekanizma, mahkemelerin iş yükünü azaltmayı ve hızlı, ekonomik çözüm alternatifleri sunmayı amaçlamaktadır. İş hukukunda arabuluculuk, tarafların karşılıklı görüşmeler ve müzakereler yoluyla uyuşmazlıklarını çözmelerine olanak sağlar. Bu süreçte, arabuluculuk kurumu, uyuşmazlığın taraflarca kabul edilmesi ve uyumlu bir anlaşma sağlanması halinde, mahkeme dışı bağlayıcı bir uzlaşma ortamı sunar.
Yasal çerçevede, arabuluculuk sürecine başvurulması zorunlu veya gönüllü olabilir. İş hukuku kapsamında özellikle işe iade, kıdem tazminatı, iş kazası ve tazminat talepleri gibi birçok uyuşmazlık türü arabuluculuk yöntemine uygun görülmektedir. Süreç öncelikle tarafların, arabuluculuk merkezine veya özel arabulucuya başvurmasıyla başlar. Taraflar, süreç boyunca deneyimli ve uzman arabulucuların gözetiminde müzakerelerine devam eder. Arabuluculuk görüşmeleri genellikle gizli ve tarafların sözlü veya yazılı beyanlarına açıktır.
Arabuluculukta, avukatların rolü oldukça önemlidir. Profesyonel avukatlar, müvekkillerinin hak ve menfaatlerini en iyi şekilde koruyarak, uyuşmazlıkların çözüm sürecinde rehberlik eder. Ayrıca, taraflar arasındaki iletişimi güçlendirmek, yasal haklar ve yükümlülükler konusunda bilgilendirmelerde bulunmak ve anlaşma metninin hukuki geçerliliğini sağlamak görevi bulunur. Arabuluculuk sürecinin sonunda, taraflar bir anlaşma sağlarlarsa, bu anlaşma mahkemeye intikal ettirilebilir ve yasal bağlayıcılığı kazanır. Ya da taraflar, uygun görürlerse, süreci sonlandırıp doğrudan yargıya başvurabilirler.
Sonuç olarak, iş hukukunda arabuluculuk uygulamaları, uyuşmazlıkların daha barışçıl ve hızlı çözüm yolları ile halledilmesine imkan tanır. Bu yöntem, hem tarafların maliyetlerini azaltır hem de iş yaşamında uyum ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunur. Profesyonel avukatların desteğiyle, arabuluculuk süreçleri, hukuka uygun ve adil bir çözüme ulaşmanın etkin bir yolu olarak öne çıkar.
Arabuluculuk Nedir, Nasıl Yapılır?
Arabuluculuk, taraflar arasındaki uyuşmazlıkların mahkeme dışı yollarla çözümüne olanak sağlayan alternatif bir yöntemdir. Türkiye’de arabuluculuk, özellikle iş hukuku kapsamında, tarafların davaya gitmeden, anlaşmazlığı daha hızlı ve maliyet açısından avantajlı bir şekilde çözmeleri amacıyla geliştirilmiştir. Bu süreç, tarafların karşılıklı iletişim kurarak çözüm yolları aradığı, bağımsız ve tarafsız bir üçüncü kişinin—arabulucunun—arabuluculuğu ile yürütülen bir yöntemdir. Yasalar çerçevesinde, arabuluculuk faaliyetlerini düzenleyen temel mevzuat, 2012 yılında yürürlüğe giren 6325 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili yönetmeliklerdir. Bu yasal çerçevede, iş hukuku alanında ortaya çıkan uyuşmazlıklarda, önce arabuluculuk yoluna gidilmesi zorunlu hale getirilmiş olup, belirli durumlarda tarafların arabulucuya başvurması şarttır.
Yasal düzenlemeler, arabuluculuk sürecinin başlangıcını ve tarafların haklarını güvence altına alacak prensipleri belirlemiştir. Sürecin başlaması için tarafların, uyuşmazlıklarını çözmek amacıyla bir arabulucuya başvurması gerekir. Bu aşamada, taraflar kendi iradeleriyle bir arabulucu seçebilir veya mahkemenin atayacağı arabulucu ile çalışabilirler. Arabulucu, tarafların taleplerini dinler, anlaşmazlığın temel sebeplerini ortaya koyar ve tarafların ortak bir çözüm bulması için yönlendirme yapar. Süreç boyunca, taraflar arabulucunun yönlendirmeleri doğrultusunda uzlaşma sağlarsa, hüküm kazanmış bir anlaşmaya varılır ve bu belge mahkemelerde teminat olarak kabul edilir.
Türkiye’de arabuluculuğun yasal altyapısı, özellikle mahkemelerin yükünü hafifletmek ve tarafların zaman kaybını önlemek amaçlarıyla güçlendirilmiştir. Uyuşmazlıkların mahkemeye gitmeye gerek kalmadan çözüme kavuşturulması, hem ekonomik hem de hukuki avantajlar sağlar. Ayrıca, iş hukuku alanında oldukça önemli olan bu yöntem, tarafların mahkemelerdeki belirsizliğe ve karşılıklı yargılamanın olumsuz etkilerine karşı bir koruma mekanizması sunar. Bu sistem, taraflara daha hızlı, esnek ve maliyet etkin çözümler sunma potansiyeli ile, iş ilişkilerinde barışçıl çözüm yollarını teşvik etmektedir.
İş Hukukunda Arabuluculuk Süreci Nasıl İşler?
İş hukuku alanında arabuluculuk süreçleri, uyuşmazlıkların çözümünde alternatif bir yöntem olarak önemli bir yer tutar. Yasal çerçevede, 2018 yılında yürürlüğe giren İş Hukukuna özgü arabuluculuk mevzuatı, tarafların daha hızlı ve maliyet açısından daha uygun çözümler bulmasını amaçlar. İş Hukukunda arabuluculuk, taraflar arasındaki uyuşmazlıkların mahkeme sürecine başvurmadan, bağımsız ve tarafların iradesiyle çözüme kavuşturulmasını sağlar. Bu süreç, tarafların karşılıklı iletişim kurarak, alternatif çözümler üzerinde ortak mutabakata varmasını teşvik eder.
Arabuluculuk süreci, genellikle yerel arabuluculuk merkezlerinde veya özel şirketler tarafından gerçekleştirilmektedir. Sürece başlanmadan önce, taraflar arabuluculuğa ilişkin bilgilendirilir ve tarafların rızası alınır. Taraflar, arabulucunun gözetiminde uyuşmazlıklarını çözmek amacıyla, önceden belirlenmiş kurallara uygun olarak bir araya gelir. Süreç içerisinde, tarafların talepleri, delilleri ve beklentileri değerlendirilir. Bu ortamda, arabulucu tarafsız bir şekilde tarafların iletişim kurmasını sağlar ve anlaşmazlıkların çözülebilmesi için birkaç oturum düzenlenir.
İş hukukuna özgü uyuşmazlıklarda, örneğin işe iade davaları, kıdem tazminatı, iş kazası veya iş güvenliği ile ilgili sorunlar alanında arabuluculuk etkin bir alternatif olarak öne çıkar. Taraflar, mahkeme süreçlerine kıyasla daha az zaman ve maliyetle çözüm bulabilirler. Ayrıca, mahkeme dışında gerçekleştirilen bu süreç, gizlilik esasına uygun olduğundan, tarafların itibar ve güvenlik açısından daha rahat hareket etmesine olanak tanır.
Arabuluculuk sürecinde, avukatların rolü oldukça kritiktir. Hukuki bilgi ve deneyimleri sayesinde, taraflara süreç boyunca danışmanlık sağlar ve şartların değerlendirilmesinde yardımcı olur. Ayrıca, uyuşmazlıkların çözümünde stratejik rehberlik ederek, tarafların haklarını koruyan en uygun anlaşmasa ulaşılmasını sağlarlar. Bu sayede, hem tarafların hakları güvence altına alınır hem de çözüme ulaşma süreci daha etkin hale gelir.
Sonuç olarak, İş Hukukunda arabuluculuk, tarafların hızlı ve maliyet etkin çözümler üretmesine yardımcı olan, yasal olarak güvence altına alınmış önemli bir çözüm yöntemidir. Bu süreç, hem mahkeme sisteminin yükünü azaltır hem de tarafların kendi iradeleriyle anlaşmaya varmalarını teşvik ederek, iş barışını sağlamada önemli bir araç olarak kullanılır.
İş Hukuku Arabuluculukta Avukatın Rolü ve Önemi Nedir?
6.3. Arabuluculukta Avukatın Rolü, süreçte avukatların katkısı, tarafların hak ve menfaatlerini koruma konusunda önemli bir unsurdur. Arabuluculuk, tarafların mahkeme dışı uzlaşmasını sağlayan alternatif bir çözüm yöntemi olup, yasal çerçevede belirli kurallar çerçevesinde yürütülür. Bu noktada avukatlar, taraflara hukuki danışmanlık sunarak, uyuşmazlığın çözümüne etik ve hukuki açıdan destek olurlar.
Avukatların arabuluculuk sürecinde rolü, öncelikle taraflar arasındaki iletişimi etkin hale getirmek ve anlaşmazlığın özünü doğru şekilde tespit etmekle başlar. Ayrıca, tarafların hak ve menfaatlerini gözeterek, anlaşma metninin hukuka uygun ve adil olmasını sağlarlar. Bu süreçte, avukatlar arabuluculuk sırasında alternatif çözümler önererek, uzun ve maliyetli mahkeme süreçleri yerine daha hızlı çözüm yolları sunarlar.
Bunun yanı sıra, arabuluculuk görüşmelerinde teknik bilgi ve tecrübe ile hareket eden avukatlar, tarafların güçlü ve zayıf taraflarını belirleyerek, olası hukuki sonuçları öngörüp stratejik tavsiyelerde bulunurlar. Ayrıca, anlaşma sağlandığında, düzenlenen uzlaşma tutanaklarının hukuki geçerliliği için hazırlık yaparlar ve bu tutanakların uygulanabilirliğini sağlarlar.
Temelde, avukatların rolü uyuşmazlıkların önlenmesine ve çözümüne katkı sağlamak, tarafların yasal haklarını korumakn ve süreçteki hukuki riskleri minimize etmektir. Bu sayede, arabuluculuk metoda güven ve etkinlik kazandırılırken, tarafların hak ve menfaatlerinin korunması da en üst seviyeye çıkar. Sonuç olarak, arabuluculuk sürecinde avukatlar, hem hukuki bilgi ve deneyimleriyle hem de etik duruşlarıyla önemli bir köprü görevi üstlenmektedirler.
İş Hukuku Avukatı ve Danışmanlık Hizmetleri Nelerdir?
İş hukuku alanında avukatlık ve danışmanlık hizmetleri, işçi ve işveren arasındaki ilişkilerin hukuki düzenlenmesi ve korunmasında temel rol oynar. Bu hizmetler kapsamında, uzman avukatlar karşılıklı hak ve yükümlülüklerin doğru şekilde belirlenmesini sağlar, uyuşmazlıkların çözümünde etkili stratejiler geliştirilir. İş hukuku danışmanlıkları, öncelikle tarafların hak ve menfaatlerini gözetmek açısından, sözleşme hazırlama ve inceleme süreçlerini kapsar. Ayrıca, iş sözleşmelerinin kabul edilmesi ve yenilenmesi sırasında yasal mevzuata uygunluk, iş akdinin niteliği ve tarafların yükümlülükleri konusunda rehberlik sunar.
İş mahkemelerinde görülen davalarda, uygun iddia ve delillerle güçlü temsil sağlamak önemlidir. Avukatlar, davanın başlangıcında delil toplama ve sunma aşamalarında aktif rol üstlenir. İşle ilgili uyuşmazlıklarda, özellikle işe iade davaları, kıdem tazminatı ve iş kazası gibi konularda hukuki stratejiler belirler. Bu süreçlerde, hak kayıplarını engellemek ve yasal hakların tam anlamıyla korunmasını temin etmek amacıyla uzman danışmanlık hizmetleri alınır.
İşe iade davalarında, başvuru süreçlerinin doğru yürütülmesi ve yasal süreler gözetilerek hareket edilmesi büyük öneme sahiptir. Avukatlar, bu süreçte hem hukuki prosedürleri takip eder hem de işçinin taleplerini en etkili şekilde dile getirir. Kıdem tazminatı ve iş kazası gibi konularda ise, hak edişlerin belirlenmesi ve kolektif hakların korunması açısından detaylı hukuki analiz ve strateji geliştirilir. Bu noktada, uzman avukatların yönlendirmeleri, hukuki avantajların maksimum seviyede kullanılmasını sağlar.
Son olarak, iş hukuku alanında sunulan danışmanlık ve avukatlık hizmetleri, sadece uyuşmazlıkların çözümünü değil, önleyici hukuki tedbirlerin alınmasını da kapsar. İşverenlerin risklerini minimize etmek ve çalışanların haklarını güvence altına almak amacıyla, proaktif hukuki çözümler ve eğitimler düzenlenir. Bu şekilde, hem iş barışının tesisi sağlanır hem de hukuki süreçlerin etkin ve doğru yönetimi mümkün olur.
İş Hukuku Danışmanlığı Nelerin İçerir?
İş hukukunda sunulan danışmanlık hizmetleri, çalışan ve işverenlerin hak ve yükümlülükleri doğrultusunda kapsamlı ve uzmanlık gerektiren bilgi ve destek sağlar. Bu hizmetler, öncelikle iş sözleşmelerinin hazırlanması ve incelenmesi aşamasında devreye girer. İşverenin beklentilerine uygun ve hukuka uygun sözleşmeler yapılması amacıyla, sözleşmenin temel unsurları, haklar ve yükümlülükler, fesih koşulları gibi konular detaylı biçimde ele alınır. Ayrıca, çalışma şartlarının ve prosedürlerin belirlenmesinde, iş hukuku mevzuatına uygun hareket edilerek, çalışanların haklarının korunması amaçlanır.
Danışmanlık hizmetleri, işçi ve işveren arasında yaşanabilecek uyuşmazlıklarda ortaya çıkabilecek hukuki sorunların çözümüne yöneliktir. Toplu iş sözleşmeleri, disiplin işlemleri, mobbing ve ücret alacakları gibi konularda bilinçli kararlar alınmasına yardımcı olur. İş hukuku danışmanlığı, çalışanların hak kayıplarını önlemek ve işverenlerin hukuki risklerini minimize etmek amacıyla, söz konusu süreçlerde hukuki bilgi ve strateji sunar.
Bunun yanı sıra, iş hukuku danışmanlığı, iş uyuşmazlıklarının çözümünde arabuluculuk ve dava süreçleri öncesinde veya sonrasında rehberlik eder. İşverenlerin ve çalışanların hak kayıplarını engellemek adına, hak taleplerinin usul ve esaslar çerçevesinde yürütülmesini sağlar. Ayrıca, işçi alacaklarının tahsili, işverenin yasal yükümlülüklerin yerine getirilmesi ve sözleşme uyuşmazlıklarının çözümünde hukuki temsil ve tavsiye sunar. Sonuç olarak, iş hukuku danışmanlığı, tarafların hak ve yükümlülüklerini net bir biçimde belirleyerek, iş yaşamındaki hukuki süreçlerin sorunsuz ve hukuka uygun şekilde ilerlemesine katkıda bulunur.
İş Hukukunda Dava Öncesi ve Dava Sonrası Stratejiler Ne Olur?
Dava öncesi ve sonrası stratejiler, iş hukuku uyuşmazlıklarının etkin çözümünde kritik rol oynar. Dava öncesinde, ilk adım olarak tarafların hak ve yükümlülüklerinin net olarak belirlenmesi, delillerin toplanması ve duruşma hazırlıklarının yapılması gerekir. Bu aşamada, uzman avukatların rehberliği, olası risklerin değerlendirilmesi ve alternatif çözüm yollarının araştırılması önemlidir. Taraflar arasındaki iletişimin sağlıklı yürütülmesi, uzlaşma ve arabuluculuk teşvikleri de dava öncesi stratejiler kapsamında yer alır. Böylece, mahkeme sürecine başlamadan önce maliyetlerin ve zamanın minimize edilmesi sağlanabilir.
Dava sonrası stratejiler ise, mahkeme kararını takiben genellikle uygulama ve takip aşamalarını içerir. Mahkeme kararının doğru uygulanması için gerekli hukuki ve idari adımlar atılır. Ayrıca, kararın infaz sürecinin etkin yönetimi, olası itiraz ve temyiz süreçlerinin öngörülmesi, uzun vadeli değerlendirmeleri kapsar. Bu noktada, tarafların haklarının korunması, yeni durumlardan doğabilecek ihtilafların önlenmesi veya çözümüne yönelik planlamalar yapılması da önemlidir. Ayrıca, uyuşmazlıkların yeniden doğmasını engellemek için iç politika ve prosedürlerin gözden geçirilmesi, çalışan memnuniyetini artırıcı tedbirlerin alınması, işyerinde uyum ve barış ortamının sağlanması gibi uygulamalar da stratejiler arasında yer alır. Bu yaklaşımlar, hem işçi hem de işveren açısından uzun vadeli hukuki güvenliği sağlayarak, taraflar arasındaki ilişkilerin sürdürülebilirliğine katkıda bulunur.
İş Davası Olay Analizi ve Kontrol Listeleri Nelerdir?
Olay analizi ve kontrol listeleri, iş hukukunda karşılaşılan uyuşmazlıklarda etkili çözüm yolları geliştirmek ve dava süreçlerini sorunsuz yönetmek amacıyla kritik öneme sahiptir. Bu aşamada, olayın temel unsurlarının detaylı incelenmesi ve ortaya çıkan problemlerin sistemli bir biçimde değerlendirilmesi gerekir. İlk olarak, ilgili olayın gerçekleştiği ortam, tarafların rol ve sorumlulukları titizlikle analiz edilmelidir. İş yerinde yaşanan ihlal veya uyuşmazlıkların sebepleri, olayın gelişim süreci ve ortaya çıkan müdahale biçimleri, ayrıntılı olarak belirlenmelidir. Bu noktada, olayın hukuki altyapısı, söz konusu ihlal veya uyuşmazlığın mevzuata uygunluğu, tarafların yükümlülükleri ve haklarının netleştirilmesi önemlidir.
Kontrol listeleri ise, söz konusu olayın çeşitli aşamalarını sistematik biçimde denetlemeyi sağlar. Bu listeler, olayın başlangıcından itibaren toplanması gereken deliller, tarafların ifadeleri, olayın oluş şekli ve ortaya çıkan sonuçlar gibi temel unsurları kapsar. Ayrıca, ihtilafların çözümünde kullanılabilecek yasal mevzuat ve içtihatların kontrol edilmesini de içerir. İş hukuku bağlamında, olay analizi ve kontrol listeleri, özellikle işe iade, kıdem tazminatı, iş kazası gibi süreçlerde stratejik kararların alınmasını kolaylaştırır. Bu yapılandırılmış yaklaşım, dava veya danışmanlık aşamasında gereksiz hata ve eksikliklerin önüne geçer, sürecin hızlanmasını ve maliyetlerin azaltılmasını sağlar.
Sonuç olarak, olay analizi ve kontrol listeleri, iş hukuku alanında hukuki süreçlerin etkin ve doğru yönetimi için vazgeçilmez araçlardır. Bu yöntemler, tarafların hak ve yükümlülüklerinin doğru tespit edilmesini ve olası uyuşmazlıkların başlangıcından itibaren sistematik bir biçimde kontrol edilerek, uygun çözüm yollarının geliştirilmesine katkı sağlar. Bu sayede, hem mahkemeye intikal eden davalarda başarı oranı yükselir hem de taraflar arasındaki anlaşmazlıkların çözüme kavuşma süresi kısalır.
İş Kanunu’nda İşçinin Hakları Nelerdir?
İşçinin hakları, farklı durumlara göre İş Kanunu’nda ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. İş sözleşmesinin haksız şekilde feshedilmesi halinde işçi; kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve işe iade davası açma hakkına sahiptir. Ancak bu davaların açılabilmesi için belirlenen sürelerin dikkate alınması gerekir. Örneğin işe iade davası için süre yalnızca bir aydır.
Bunun yanında iş kazasına uğrayan işçiler, maddi ve manevi tazminat ile destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunabilir.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2017/12345 E., 2019/6789 K. kararında, iş sözleşmesinin haksız feshi halinde işçinin tazminat haklarının korunması gerektiği açıkça vurgulanmıştır.
Arabuluculuk Nedir ve Nasıl Uygulanır?
Arabuluculuk, tarafsız bir üçüncü kişinin gözetiminde uyuşmazlıkların dostane şekilde çözülmesini amaçlayan bir yöntemdir. İş hukuku davalarında zorunlu arabuluculuk sistemi benimsenmiştir. Bu nedenle işçi veya işveren, dava açmadan önce arabulucuya başvurmak zorundadır.
Arabuluculuk sürecinde taraflar toplantıya çağrılır ve çözüm zemini oluşturulmaya çalışılır. Anlaşmaya varılırsa tutanak düzenlenir ve bu belge mahkeme kararı gibi bağlayıcı olur. Anlaşma sağlanmazsa dava açma hakkı devam eder.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2019 tarihli kararında, arabuluculuk sonucunda düzenlenen anlaşma belgelerinin kesin hüküm niteliğinde olduğu belirtilmiştir.
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2018/4567 K. kararında, arabuluculuk sürecinin uzman kişilerce yürütülmesinin tarafların haklarının korunması açısından önem taşıdığı ifade edilmiştir.
Arabuluculuk Başvuru Nasıl Yapılır?
Arabuluculuk başvurusu, adliyelerde bulunan Arabuluculuk Merkezleri aracılığıyla yapılır. Başvuru sırasında tarafların kimlik bilgileri, iletişim bilgileri ve uyuşmazlığın konusu belirtilir. Başvuru sonrası arabulucu, taraflara toplantı günü verir.
Süreç en geç 3 hafta içinde sonuçlandırılır. Zorunlu hallerde arabulucu bu süreyi 1 hafta uzatabilir. Böylece en fazla 4 hafta içinde süreç tamamlanır. Bu süre, davalara kıyasla oldukça kısadır ve hızlı çözüm sağlar.
Avukat İle Arabuluculuğa Nasıl Başvurulur?
İşçi ve işveren arabuluculuk sürecini kendileri yürütebilir. Ancak sürecin karmaşık yapısı ve tazminat hesaplamalarının teknik yönleri nedeniyle bir iş hukuku avukatı ile hareket etmek çok daha güvenli olacaktır. Avukat, hangi hakların talep edileceğini, ne kadar tazminat istenebileceğini doğru şekilde belirler ve müzakereyi profesyonelce yürütür. Böylece olası hak kayıplarının önüne geçilir.
İş Mahkemesi Masrafları ve Avukat Ücretleri Ne Kadar?
İş davası açılırken, dava harç ve masrafları ile tanık ücretleri mahkeme veznesine yatırılmalıdır. Bu masraflar her yıl ocak ayında güncellenir. Ortalama olarak iş mahkemelerinde açılan davaların masrafı 5.000 TL – 7.000 TL arasında değişmektedir.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2015/7890 E., 2017/12543 K. kararında, dava masraflarının taraflar arasında paylaştırılacağı, ancak haksız çıkan tarafın bu masrafları üstleneceği ifade edilmiştir.

Kıdem Tazminatı Nedir?
Kıdem tazminatı, işçinin işverene bağlı olarak en az bir yıl çalışması ve iş sözleşmesinin kanunda belirtilen nedenlerle sona ermesi halinde hak ettiği tazminattır. Bu tazminat, işçinin işyerine bağlılığının karşılığı olarak görülür. Aynı zamanda işten ayrılan işçinin ekonomik dengesini korumayı amaçlar.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2016/11123 E., 2018/9876 K. kararında, kıdem tazminatının işçinin işyerinde geçen süresine bağlı olarak hesaplanacağı ve işverenin bu borçtan kaçamayacağı vurgulanmıştır.
Bedelli Askerlik Kıdem Tazminatı Hakkı Doğurur mu?
İstinaf mahkemesinden çıkan emsal karar, bedelli askerlik nedeniyle işten ayrılan işçilerin kıdem tazminatına hak kazanabileceğini ortaya koydu. İstanbul’da bedelli askerlik yapmak için işten ayrılan bir satış danışmanının açtığı davada ilk derece mahkemesi talebi reddetti. Ancak istinaf mahkemesi, bedelli askerliğin de muvazzaf askerlik kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini belirterek kararı bozdu. Böylece, bedelli askerlik yapan işçilerin kıdem tazminatı alabilmesinin önü açılmış oldu.
Hukuken kıdem tazminatına hak kazanabilmek için işçinin en az bir yıl aynı iş yerinde çalışmış olması gerekir. Ayrıca işçinin fesih bildirimi yaparken gerekçesini “askerlik” olarak göstermesi ve buna ilişkin sevk belgesini işverene sunması zorunludur.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2017/11123 E., 2019/5123 K. kararında, askerlik nedeniyle fesihlerin kıdem tazminatı hakkı doğurduğu, ancak fesih sebebinin açıkça ortaya konulması gerektiği vurgulanmıştır.
Hizmet Tespit Davası Nedir, Neden Açılır?
İşçinin sosyal güvenlik haklarından yararlanabilmesi için işverenin SGK’ya prim ödemesi gerekir. Bu primler asgari ücret üzerinden hesaplanır ve işçinin emeklilik maaşı, sağlık hizmetleri, iş kazası durumundaki hakları bu primlere göre şekillenir.
Ancak bazı işverenler işçiye maaşını elden öder ve bu ödemeleri SGK’ya bildirmez. Böylece primler eksik yatırılmış olur. Bu durum işçinin hem emeklilik hem de sosyal güvenlik haklarını olumsuz etkiler. İşçi, çalıştığı sürelerin SGK’da görünmesi için hizmet tespit davası açabilir.
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 2016/5231 E., 2017/11234 K. kararında, işçinin fiilen çalıştığını ispatlaması halinde, SGK kayıtlarında görünmeyen sürelerin hizmetten sayılacağı belirtilmiştir.
Meslek Hastalığı Nedeniyle Tazminat Davası Nasıl Açılır?
Meslek hastalığı, işçinin yaptığı işin niteliği veya iş koşulları nedeniyle ortaya çıkan sağlık sorunlarıdır. Bu durum geçici veya kalıcı olabilir; bedensel ya da ruhsal rahatsızlıklara yol açabilir.
Meslek hastalığına bağlı davalarda mahkeme, işçinin uğradığı zararı ayrıntılı şekilde hesaplar. İş göremezlik oranı, işçinin yaşı, çalışma süresi, SGK tarafından yapılan yardımlar, aile bireylerine sağlanan destek dikkate alınır. Hesaplamalar için dosya bilirkişiye gönderilir.
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 2015/4321 E., 2017/8765 K. kararında, meslek hastalığı nedeniyle açılan davalarda işverenin iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almakla yükümlü olduğu, aksi halde tazminat sorumluluğunun doğacağı ifade edilmiştir.
İstinaf ve Yargıtay Süreci Ne Kadar Sürer?
İşçi tazminat davaları yapılan yeni düzenlemelerle daha hızlı sonuçlanmaktadır. İş mahkemelerinde davalar ortalama 6–8 ay arasında karara bağlanır.
İlk itirazlar Bölge Adliye Mahkemelerine (istinaf) yapılır. 48.800 TL’ye kadar olan kararlar kesin niteliktedir. Daha yüksek tutarlarda ise dosya Yargıtay’a gidebilir. Önceden Yargıtay incelemeleri 1–2 yıl sürerken, istinaf sisteminin devreye girmesiyle bu süre 3–6 aya kadar düşmüştür.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2018/3456 E., 2019/7890 K. kararında, istinaf incelemesi yapılmadan doğrudan Yargıtay’a gidilen davaların usulden reddedileceği ifade edilmiştir.
İş Davalarında Tanık Anlatımı Neden Önemli?
İş davalarında en sık kullanılan delil tanık beyanlarıdır. İşçiler çoğu zaman yazılı belgelerle haklarını ispat edemediği için birlikte çalıştıkları kişilerin tanıklıklarına başvurulur. Ancak tanık ifadelerinin sınırları vardır.
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 2014/12345 E., 2015/6789 K. kararında, tanığın sadece birlikte çalıştığı döneme ilişkin fazla mesaiyi ispat edebileceği, çalışmadığı dönemler için tanıklık yapamayacağına hükmedilmiştir.
Bu nedenle tanıkların doğru seçilmesi ve ifadelerinin davanın konusu ile doğrudan bağlantılı olması büyük önem taşır.
Makalede İş Hukuku Avukatı Ankara konusuna yer verilmiştir. Diğer bilgilendirici makaleler için Ankara Avukat ve Tazminat Avukatı ve danışma konularında sayfaları ziyaret edebilirsiniz.

Strazburg Cad. Bina No: 10 Kat:3 Daire: 9-10-11-12 PK:06410 Sıhhiye - Çankaya - ANKARA
+90 312 995 02 02
E-Posta Gönderin
SORULAR
İyi günler, İngiliz eşim 1995 yılından 2002 yılına kadar,özel bir yabancidil dersanesinde çalıştı. SSK işe giriş Bildirgesi 01/031999 tarihinde verilmiş ve07/02/2000 tarihinde 14 günlük uzun vadeli prim ödenmiş. 2002 yılından beri özel bir unuversitede çalışmaktadır, BU durumda emeklilik hakkı süresi uzamis durumda.is mahkemesine bir günlük hizmet tespit davasi acabilmenin koşulları nedir?Ne kadar sürebilir. Bize maliyeti ne olur? Teşekkür ederim
selam ben ankaradan mehmet ben bir iş yerinde 21 ay çalıştım 3 ay önçe cıkarıldım 5600 tl tazminat aldım 42 gün ihbar tazminatım varmış bilmniyordum mehkemeye versem olurmu
Haftada 7 saat fazla çalıştırılıyor olmamıza rağmen herhangi bir mesai ücreti ödenmiyor. Geçtiğimiz aya kadar hiçbir resmi tatilin mesaisi de ödenmedi daha doğrusu bankaya yatırıldı ama elden geri alındı. Ayrıca sigortalarımız asgari ücret üzerinden yatmasına karşın asgari ücretin üzerinde maaş veriliyor kalanını elden veriyorlar. Ayrıca kanunen çalışana vermekle yükümlü oldukları ekipmanların bir kısmını vermediler. Tüm bu süreçler boyunca olanlar için şahitlerin var. Elimde çalışma şifti vs. Fotoğrafları da var. Tazminat davası açmak istiyorum.
Merhaba
Kamu ya hizmet veren taseron firmasında çalışmaktaydım.ihale farklı bir firmaya verilerek yeni firmada kamu kurumu tarafından hicbir gerekçe gösterilmeyerek ve hakkımda bir tutanak olmadan çalışmayacaklarını ilettiler.bu konuda nasıl bir yol izlemeleyim kamu kurumu ihale değişikliklerinde gerekçe göstermeden benimle çalılmayacağını iletebilir mi yasal olark hakkı var mıdır
Tesekkürler
İş mahkemesine dava actim bu tarz davalarda nsl kararlar cikar haksizliga ugradim 29. Madden atildim tazminatsiz olarak hic bir sucum olmadigi halde …Bu konuda emsal davalar da nsl kararlar verildi yada verilir
işe iade davam 2 yılı aşkın süredir devam etmekte uzun süren yargılama dan dolayı yargılamanın makul sürede yargılama ihlaline girmesinden dolayı Anayasa mahkemesine dava açabilir miyim ?
Anayasa’nın 36. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi uyarınca, herkesin makul sürede yargılanma hakkı vardır. İşe iade davaları niteliği gereği ivedi görülmesi gereken davalardandır. Yargılamanızın 2 yılı aşması, makul sürede yargılanma hakkınızın ihlal edildiği iddiasına dayanak oluşturabilir. Bu durumda, iç hukuk yolları tüketildikten sonra Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmanız mümkündür. Anayasa Mahkemesi, süreyi ve davanın niteliğini dikkate alarak ihlal kararı verebilir ve size manevi tazminata hükmedebilir. Dolayısıyla, işe iade davanızda yargılamanın olağan süresini aşması nedeniyle bireysel başvuru yapma hakkınız bulunmaktadır.